Dr. B.
- liteart
- 29 Oca 2021
- 2 dakikada okunur
Hiçliğin ortasında yavaş yavaş süzüldüğünüz, kendinizden başka görebileceğiniz kimsenin olmadığı zamanları düşünün. Kalabalığın ortasında da dursanız hiçlikle baş başa kaldığınızı hissettiğiniz, belki de delirmemek adına sarıldığınız kitapları, filmleri, şarkıları…
Yıllarca depresif bir ruh haliyle yaşamını sürdüren ve Hitler rejiminin de ağırlıklı katkısıyla eşi ile intihar eden Stefan Zweig’in Satranç kitabı, bahsettiğimiz bu hiçliğin ortasında kalan ve tutunduğu tek bir kitapla, bir nevi zihninin içinde kaybolmamaya çalışan Dr. B.’nin çabasını anlatıyor.

Aslında avukat olan ancak daha sonra tutuklanan, sorgulanmak için birkaç eşyalı odada, yani hiçliğin içinde yalnız bırakılan Dr. B.’nin, satrancın inceliklerini anlatan bir kitap bulmasıyla başlıyor her şey. Bırakıldığı hiçlikte delirmemek adına okumaya başladığı bu kitap, az biraz kendisini hiçlikten uzak tutuyor olsa da aslında daha büyük bir deliliğe, daha büyük bir krize yöneltiyor onu.
İnceliklerini okuduğu ve zamanla zihninin içinde de oynamaya başladığı satranç oyunu, Dr. B.’yi büyük bir saplantıya sürüklüyor. Hatta bu saplantı öyle bir raddeye ulaşıyor ki Dr. B. kendi kendine satranç oynarken aşırı heyecanlanmaya, yenildiğinde ise sinir krizleri geçirmeye başlıyor. Geçirdiği sinir krizlerinin birinde hastaneye kaldırılmasıyla da o sorgu odasından kurtuluyor.
Bir gemide yolculuk yaparken o gemide dünya satranç şampiyonun da bulunması, böylece gemide başlayan satranç oyunlarına bir süre sonra Dr. B.’nin de katılmasıyla ilerliyor kitap.

Zweig’in intiharından birkaç ay önce yazdığı bu uzun öykü bize, yalnızca Dr. B.’nin değil kendisinin de yaşadığı ruhsal sıkıntıları aktarıyor aslında. Hatta kitabı intiharından önce tamamlamış oluşu, bir nevi bu kitapla herkese veda ettiğini de gösteriyor.
Stefan Zweig’in Brezilya, New York, Buenos Aires arasındaki sürgün yıllarını ve Amerika’daki son zamanlarını konu alan bir film de bulunuyor: Şafak Sökmeden. Bana göre etkileyici ve izlenmesi gereken bir film.
Zaten Zweig ile ilgili birçok film var. Bunlardan bazıları: Büyük Budapeşte Oteli, Meçhul Bir Kadının Mektupları, A Promise (Geçmişe Yolculuk romanına dayanıyor.), Korku…

Zweig’i ve kalemini seviyorum, beğeniyorum. Belki de en fazla okuduğum yazarlardan birisi kendisi, çünkü onun da kaleminde insana dokunan, düşündüren şeyler var.
Birçok kitabını almış olsam da beni kesmiyor hatta, diğer eserlerini de okumak için sabırsızlanıyor insan. Akıcı, bir solukta okunabilecek ama yine de insana dokunacak şeyler kitapları.
Eşiyle birlikte intihar etmiş olması da derinden etkiliyor beni, satranç kitabındaki hiçlik de. Çünkü hepimizin hiçlikte yaşadığı ya da bazılarımızın intihara uzanan/uzanabilecek hikâyeleri var ve galiba önemli olan bu hikâyelerden sağ salim çıkabilmek.
Hiçliklerin arasında kaybolabiliriz. Zaman zaman saplantılı, zaman zaman yalnızlıktan delirecek, hiçliğimizde boğulacak olabiliriz. Ama dayanabilirsek daha güçlü biri olarak çıkabiliriz hepsinin arasından.
Hiçliklerimizde boğulmamak, hiçliklerimizin içinde delirmemek, onlardan kurtulmak dileğiyle…
Comments